HIV Hayatın İçinde; Bilmek, Korunmak, Tedavi Olmak ve Bulaştırmamak Elimizde
27 Ekim 2020

Müdürlüğümüze bağlı Merkez TSM (Toplum Sağlığı Merkezi)’nde görevli Dr. Fatma Dilan Özdemir, Afyon Gün FM Radyosuna konuk olarak katılarak, AIDS hakkında detaylı bilgiler verdi.1 Aralık Dünya AIDS Günü dolayısı ile hazırlanan programda konuşan Dr. Özdemir’ in değindiği konu başlıkları ve verdiği bilgiler şunlar;
GÜNÜN ÖNEMİ
HIV/AIDS farkındalığını artırmak için Dünya Sağlık Örgütü 1988 yılında 1 Aralık Dünya AIDS Günü olarak kabul etmiştir. Biz de halkımızın farkındalığını artırmak için düzenlediğimiz bu yayında toplum için öneminden ve hastalığın özelliklerinden bahsedeceğiz.
HİV NEDİR ? AİDS NEDİR?
İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü (Human Immunodeficiency virüs, HIV) bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açabilen bir virüsü, AIDS (Acquired Immunodeficiency Syndrome, Edinilmiş Bağışıklık Yetersizliği Sendromu) ise HIV enfeksiyonunun ilerlemiş ve hastalık belirtileri başlamış şeklini ifade etmektedir. Virüs kronik bir enfeksiyon hastalığına yol açmakta, bağışıklık sisteminin baskılanması sonucunda fırsatçı enfeksiyonlar ile seyreden AIDS tablosuyla da ölümcül sonuçlara yol açabilmektedir.
TARİHÇESİNE BAKALIM
İlk çıkışı 1960’lı yıllara ve ilk tanısı da 1980’li yılların başına dayanan HIV enfeksiyonu, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ciddi bir halk sağlığı ve toplumsal sorundur.  HIV/AIDS epidemisi- salgını, bugün küresel ölçekte önemli bir boyuta ulaşmıştır. Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı (UNAIDS) 2019 yılnda rapor yayınladı ve bu raporda belirtildiği üzere dünyada HIV epidemisinin başlangıcından bu yana 74.9 milyon kişi HIV virüsü ile enfekte olmuş, 32 milyon kişi ise AIDS ile ilişkili hastalıklar nedeni ile hayatını kaybetmiştir.
ÜLKEMİZDE DURUM NEDİR?
Ülkemiz ise HIV/AIDS açısından hastalığın az sıklıkla görüldüğü ülkeler arasındayız, ancak son yıllarda vaka sayılarımızda artış izlenmekte. 2010 yılında HIV pozitif kişi sayısı 539 iken, 2018 yılında bu sayı yedi kat artış göstererek 3719 olmuştur. Ülkemizde, ilk vakanın görüldüğü yıl 1985, 10 Kasım 2019 tarihine kadar doğrulama testi pozitif tespit edilerek bildirimi yapılan 22,345 HIV(+) kişi ve 1864 AIDS vakası mevcuttur. Vakaların % 80’i erkek, % 20’si kadın olup; % 15,5’i yabancı uyruklu kişilerden oluşmaktadır. Vakaların en fazla görüldüğü yaş grubu ise 25-29 ve 30-34 yaş grubudur, yani bireylerin en üretken olduğu yaş grubudur.
KİMLER RİSK ALTINDA?
Dünyanın pek çok ülkesinde HIV/AIDS açısından görülme sıklığı değişmekle birlikte, riskli cinsel davranış öyküsü olanlar, sık kan ve kan ürünleri kullananlar, madde kullananlar, mahkumlar, göçmenler, evsizler ve sağlık çalışanları yüksek riskli grupları oluşturmaktadır.
HIV NASIL BULAŞIR?
HIV enfeksiyonu; korunmasız her türlü cinsel temas, enjektör paylaşımı, enfekte kan ve kan ürünleri transfüzyonu veya anneden bebeğe gebelik döneminde, doğum sırasında veya doğum sonrasında emzirmeyle bulaşabilmektedir. Bulaşma yollarının çeşitliliğine bağlı olarak HIV enfeksiyonu tüm yaş gruplarında görülebilmektedir.
HIV NASIL BULAŞMAZ?
Burada bir hususun altını çizmekte yarar var: HIV pozitif kişilerle aynı iş yerinde çalışmakla, aynı okulda okumakla, aynı ortamda bulunmakla, ortak çatal kaşık kullanmakla; dokunmak ve tokalaşmakla; telefon, kitap, defter gibi araçlar ile duş-banyo alanlarını, havuzları, tuvaletleri ortak kullanmakla, böcek ısırması ve sinek sokması ile HIV enfeksiyonu bulaşmamaktadır.
Ülkemizde bulaş yoluna göre dağılıma bakıldığında, bildirimi yapılan vakaların % 50’sinde bulaş yolu bildirilmemiştir. Bulaş yolu bildirilen vakalar içerisinde cinsel yolla bulaş % 98, damar içi madde kullanımı yoluyla bulaş % 2’dir.
HIV ENFEKSİYONUNUN KLİNİK SEYRİ NASILDIR?
HIV ile enfekte olan kişi bir süre sonra grip benzeri şikayetler yaşıyor, yani çok da belirgin semptomlar olmuyor, kısa süren bu dönemden 15-20 gün sonra virüs açısından “sessiz” döneme giriliyor. Sessiz yani latent dönemde yaklaşık 2 ile 10 yıl hastalıkla ilgili hiçbir belirti veya şikayet olmayabiliyor. Ancak belirtisiz bu latent döneminin sonu fırsatçı enfeksiyonlar ve kanserlerle birlikte ortaya çıkarak AIDS tablosuya karşılaşılabiliniyor.
HIV ENFEKSİYONU TANISINDA KULLANILACAK TESTLER NELERDİR?
Uluslararası standart uygulama önerilerinde, tanıda iki aşamalı bir yaklaşım benimsenmektedir: Önce bir tarama testi yapılır tüm basamak sağlık kuruluşlarımızda aile sağlığı merkezlerimiz ve hastanelerimizde bu test yapılabilmektedir, bu testin sonucunda reaktif bulunan örneklerin doğrulama incelemesine alınması gerekir. HIV enfeksiyonunun var, diyebilmemiz için ancak doğrulama incelemesinin sonucunun pozitif olması hâlinde kanıtlanmış olur.Doğrulama incelemesi referans laboratuvar gerekli kurumlar arası aşamlarında mutlaka özel şifreleme yöntemleri kullanılır ve kişini mahremiyetine ve kişisel haklarına mutlaka özen gösterilir.
HIV ÖNLENEBİLİR Mİ ? TEDAVİSİ VAR MI ?İLACA ULAŞIM KOLAY MI ?
Umut verici gelişmeler var HIV/AIDS konusunda önleme ve etkin tedaviye erişim programlarını içeren küresel çabalar sayesinde. Deneyimler; uygun politika ve stratejilerin HIV salgınlarını önleyebildiğini, yavaşlatabildiğini ve hatta tersine çevirebildiğini göstermektedir. Enfeksiyonun ortaya çıktığı ilk dönemlerin aksine günümüzde HIV/AIDS, DSÖ tarafından ölümcül hastalıklar listesinden çıkartılarak yaşam boyu birlikte yaşanacak hastalıklar listesine alınmıştır. Hastalıktan korunmak için henüz bir aşı bulunmamaktadır. Doğru zamanda ilaç tedavisine başlayan HIV pozitif kişiler kaliteli ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilirler. Geç HIV tanısı alan ve AIDS evresinde olan kişiler dahi ilaç tedavisiyle yaşam kalitelerini artırarak yaşamlarını sürdürebilirler. Ülkemizde ilaca erişimde sorun yaşanmamaktadır.Bunların yanı sıra, HIV pozitif annenin; gebelik döneminde, doğum sırasında ilaç tedavisi alması, doğum sonrasında bebeğe uygulanan ilaç tedavisi ve emzirmenin önlenmesi ile anneden bebeğe HIV bulaşması önlenebilmektedir. HIV(+) anneden ilaç tedavisi ile HIV(-) bebek doğabilmektedir.
HIV ENFEKSİYONUNDAN NASIL KORUNULUR?
Tüm enfeksiyon hastalıkları gibi HIV enfeksiyonu ve AIDS de önlenebilir ve korunma önlemleri tedaviden çok daha etkili ve ucuzdur. Korunmada en önemli adımlardan biri toplumdaki HIV ile enfekte bireylerin hızla tanımlanması ve tedavi başlamasıdır Şüpheli durumlarda ise vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna müracaat ederek test yaptırmak gerekir.
Cinsel yolla bulaşmaya karşı korunma: En sık görülen bulaşma yolu cinsel temasla olduğu için bu yolla korunma büyük önem taşımaktadır. Cinsel aktiviteden tamamen kaçınarak veya sadece enfekte olmayan partnerle monogamik(tek eşli) ilişki sürdürülerek HIV enfeksiyonunun bulaşması önlenebilmektedir. HIV/AIDS ve cinsel yolla bulaşan diğer enfeksiyonlardan korunmak için kişilerin güvenli cinsel ilişki uygulamalarını benimsemesi gerekmektedir. Tüm aile sağlığı merkezlerimizde aile planlaması ve üreme sağlığı konusunda danışmanlık hizmeti verilmektedir.
Kan ve kan ürünleri ile olan bulaşmaya karşı korunma: 1985 yılında HIV’a karşı yapılan antikor testlerinin bulunması ile kan ve kan ürünleri hastaya verilmeden önce HIV yönünden taranmaya başlamıştır. Bu bir yasal zorunluluk olup, 1987 yılından beri de ülkemizde kan ve kan ürünleri HIV yönünden test edilmektedir. Organ ve doku nakilleri öncesinde gerekli testlerin yapılması HIV geçiş riskini en aza indirmektedir Anneden bebeğe geçiş için korunma: Anneden bebeğe geçişte önemli olan, HIV enfeksiyonu görülme olasılığı yüksek olan bölgelerde doğurganlık yaşındaki ve HIV enfeksiyon riski belirlenmiş olan tüm kadınlara bulaşma yollarını öğreterek sağlayabiliriz.
Sağlık personelinin korunması: Sağlık personeline HIV’ın geçişi iğne, enjektör batması ile, enfekte vücut sıvılarının mukozaya teması ile mümkün olabilmektedir. Sağlık çalışanları hastanın hikayesi ve fizik muayene ile enfekte hastaları ayırt etme olanağına sahip olamadıklarından tüm hastaların kan ve diğer vücut sıvılarını kontamine kabul ederek iş ve işlemleri yürütmelidir.
ÜLKEMİZDE HIV İLE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR NELERDİR?
Bakanlığımız, insan haklarını gözeterek ve etik kurallar çerçevesinde, konunun tüm paydaşlarını kapsayacak bir bakış açısı ile çalışmalarını işbirliği içinde sürdürmeye devam etmektedir. Ülkemizde HIV/AIDS ile mücadele amacı ile oluşturulmuş olan Türkiye HIV/AIDS Kontrol Programı insan haklarını gözeterek, HIV/AIDS yayılımı için risk oluşturan faktörlerle mücadele etmek, her bireyin tanı ve tedavi, bakım ve desteğe eşit ulaşımını sağlayarak, toplumun sağlığını korumak ve geliştirmek misyonu altında ülkemizdeki 2019-2024 yıllarına yönelik HIV/AIDS çalışmalarına yol haritası oluşturmak, ölçülebilir değerlendirmelerle faaliyet planlarını yürütmek amacıyla hazırlanmış ulusal bir plan mevcuttur. 
HIV İLE İLGİLİ TOPLUMSAL KAYGILAR? 
Bireylerin HIV’e ilişkin tanı ve tedaviye ulaşmasında ve HIV’le yaşayan bireylerin sosyal yaşama eşit koşullarda katılımında en önemli engellerden biri de yanlış/eksik bilgi veya ön yargıdan kaynaklanan toplumda var olan hastalığa dair olumsuz bakış açısıdır. Bu bakış açısı bireylerde damgalanma kaygısına neden olmaktadır. Bu kaygıyı taşıyan, HIV ile yaşayan veya riskli temas şüphesi olan bireyler tanıya ulaşma konusunda çekinceler yaşayabilmektedir. Aynı kaygı nedeniyle tanıya ulaşmış bireyler de sağlık sisteminde sunulan hizmetlerden yararlanmaktan çekinebilmektedir. HIV ile yaşayan bireylerin yaşam kalitesi yüksek bir hayat sürdürebilmeleri için bir  toplumda var olan ön yargıların önlenmesi, bu kişilerin sağlık hizmetlerine erişimlerinin ve çekincesiz hizmet taleplerinin tam olarak sağlanabilmesi, önyargısız bir tutumla, eğitimli ve konularında uzman, güncel bilgilerle donatılmış sağlık personeli aracılığı ile süreklilik arz eden sağlık hizmet sunumu sağlanmalıdır.

HIV hayatın içinde; bilmek, korunmak, tedavi olmak ve bulaştırmamak elimizde.