Psikososyal Destek Hattı Halkımızın Hizmetinde
27 Ekim 2020

EVDE KAL PSİKOLOJİSİ

2019 Yılının Aralık ayında Çin Halk Cumhuriyetinde ortaya çıkan ve artık Dünya Sağlık Örgütünün Covid-19 olarak isimlendirdiği salgın, dünyada hızla artarken insanlarda da ciddi bir paniğe de yol açtı. İçinde bulunduğumuz bu olağanüstü süreçte Covid-19’a yakalanmamak için her birimiz yine olağanüstü bir çaba içindeyiz. Bu süreçte kendimizi salgından korurken psikolojik sağlamlığımızı korumak da hayati öneme sahiptir. Çünkü DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) sağlıklı olmayı “Sağlık, sadece hastalık ve sakatlık durumunun olmayışı değil kişinin bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir” şeklinde tanımlar.

Tüm dünyada yayılan Covid-19 salgını nedeniyle kendimizi, ailemizi, çocuklarımız ve toplumun diğer üyeleri için endişe, kaygı ve korku yaşamamız tamamen olağan ruh halidir, sizi anormal bir insan yapmaz. Bu tepkileri vermemiz zayıf bir insan olduğumuz anlamına da gelmez. Kitle iletişim araçlarında bilim insanlarının söylediklerine uymamız, kendimiz ve sevdiklerimiz için hayati bir önem taşıyor. Bu zorlu süreci en az zararla atlatmamızın yolu sosyal mesafe kuralına uymak ve bilim insanlarının dediklerini dikkatle almaktan geçer. Hastalığa yakalanma korkusu, hastalığın ne zaman biteceği konusundaki belirsizlikler, ekonomik kaygılar, işini ve sevdiği insanları kaybetme korkusu, ister istemez insanda yoğun stres ve kaygıya yol açıyor. Ancak unutulmamalıdır ki kaygı ve korku da virüs kadar bulaşıcıdır. Bu süreçte kaygı ve korkularımızla akılcılıkla mücadele etmek, içinde bulunduğumuz sürecin normal bir süreç olmadığının farkında olup hem kendimizin hem de birlikte yaşadığımız insanların psikolojik sağlamlığını korumak çok önemlidir.

Anadolu kültüründe sevgiyi ifade etmenin göstergesi olan sarılmak, yakın temas kurmak, dokunmaktır. Hayatımızın bir parçası haline gelmiş bu alışkanlıklarımızı değiştirmek davranışsal olarak zor olduğu kadar psikolojik olarak da zordur. Kendimiz ve sevdiklerimiz için bu zorluğa bir süre katlanmak durumundayız. Unutmamak gerekir ki salgın döneminde sosyal mesafe küsmek, ayrı kalmak, dargın olmak gibi sosyal bir uzaklığı içermemektedir. Aksine bu anormal dönemde sosyal mesafe sevdiklerimizi ve kendimizi hastalığa karşı koruma yoludur. İçinde bulunduğumuz teknoloji çağının imkânlarından faydalanarak bedensel olarak mesafeli olsak da sevdiklerimizle sürekli iletişim halinde kalabiliriz.
Sosyal mesafe uygularken kendimizi çevremizden ve dünyadan soyutlamak zorunda değiliz. Aksine bu süreçte farklı iletişim araçlarıyla birbirimize destek ve moral için iletişimi daha da artırmalıyız. Bu süreçte sürekli stres ve panik olma, umutsuzluk, çaresizlik, dünyayı anlamsız görme, uykusuzluk ve uyku sorunları, baş ve karın ağrısı gibi somatik yakınmalar, ilişkilerde yaşanan çatışmaların artması, günlük yapılan aktivitelerden zevk alamama gibi tepkiler, zorlu yaşam olaylarına karşı verilen ortak stres tepkileridir. Tekrar vurgulamak gerekirse, içinde bulunduğumuz dönemde bu belirtilerin olması sizi anormal ve zayıf bir birey yapmaz. Zamanla, olup biten durum kabul edilmeye başlanır, tepkilerin şiddeti azalır, günlük yaşam sorumlulukları yerine getirilmeye başlanır, gelecekle ilgili planlar yapılır, salgın hakkında düşünülür ama zihni tamamen meşgul etmez.


KENDİMİZİ İYİ HİSSETMEK İÇİN NELER YAPABİLİRİZ?

Bu duyguları hissederken yalnız olmadığınızı, herkesin benzer şeyler hissettiğini kendinize hatırlatın.

1- Virüsle ilgili bilimsel somut ve gerçekçi bilgiler edinin (Sağlık bakanlığı, Enfeksiyon Hastalıkları uzmanı vb.)
2- Covid-19 riskinden korunma yöntemlerini öğrenip uygulayın. Bu yöntemler bilim insanlarının söyledikleri akılcı ve mantıklı yollar olmasına dikkat edin.
3- Bu süreçte medyayı sağlıklı kullanın; günün büyük bir çoğunluğunu salgın haberlerini okuyarak, izleyerek geçirmeyin.
4- Yaşanan duyguların normal ve geçici bir durum olduğunun farkında olun.
5- Kendinize ve ailenize zaman ayırıp toplumsal dayanışmayı pekiştirin.
6- Alışkanlıklarınızın eskisi gibi sürdürme isteğinizin normal olduğunu ancak kendi kontrolünüzde olmayan nedenlerle bunu yapamayacağınızı kabul edin.
7- Ev içerisinde size iyi gelebilecek etkinlikler belirleyin (çiçek bakımı, örgü, takı tasarımı, ufak tamiratlar, yemek yapmak, kitap okumak, müzik dinlemek, basit fiziksel egzersizler…)
8- Yakınlarınız ve sevdiklerinizle sık sık telefondan ve görüntülü sohbetle görüşün.
9- Geçmişte yaşadığınız zorluklarda nasıl baş ettiğinizi hatırlayın ve bu durumla da başa çıkabileceğiniz konusunda kendinize güven verin.
10- Her gün en az 10 dakika kendinizle baş başa kalın, gözlerinizi kapatın ve yalnızca nefes alış verişinize odaklanarak zihninizi sakinleştirin ve bedeninizi gevşetin.
11- Bağışıklık sisteminizi ve ruh sağlığınızı korumak için sağlıklı beslenin, iyi uyuyun, sigara ve alkolden uzak durun, kafein içeren çay, kahve… vb. içeceklerden uzak durun, bol su için.
12- Sohbetlerinizde yalnızca salgından değil başka konular hakkında da konuşun.
13- Sevdiklerinizle birlikte gülmeyi, şakalaşmayı ihmal etmeyin.
14- Hayatınızda hâlâ sizin kontrolünüzde olan şeyleri kendinize hatırlatın.

Yukarıda yazdığımız önerileri yaptığınız halde stres tepkileri azalmıyorsa ortaya çıkan stres tepkileri salgından önce de varsa ve salgınla birlikte giderek arttıysa, bu belirtiler gündelik basit sorumluluklarınızı (beslenme, çocukların bakımı vb. ) yerine getirmeye engel oluyorsa, iştah ve uykuda belirgin bir şekilde bozulma varsa o zaman bir uzmandan destek alabilirsiniz.

Sağlıcakla evde kalın.

Uzm. Dr. Serhat Korkmaz
İl Sağlık Müdürü

#evdekal